29 Kasım 2015 Pazar

Kapitalizm Gerçeği ! Herkes Okumalı

EŞİTSİZLİĞİN BEDELİ:
Joseph Eugene Stiglitz Dünyanın en etkili itisatçısılarından olan yazar 2001’de Nobel İktisat Ödülünü aldı.Kitapta gelir eşitsizliği konusuna küresel ve ülkeler ölçeğinde analizleri mevcut. önemli bir katkı yapıyor.
Merhaba... Ben Kapitalizm! Küçük kızlarınızı Barbie bebeklerle büyüttüm, “bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar” diye neden şaşırıyorsunuz!
Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım! İstediğimi de elde ettim; 17 yaşındaki kızların çoğu dış görünüşlerinden rahatsız. Ben Kapitalizmim!
Bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücudunu beğenmemesine yetiyor!
Ben Kapitalizmim ve bakış açınızı öyle bir değiştirdim ki, hırsız bir CEO'nun hayat hikâyesi sizin için "azim ve başarı hikâyesi" olabiliyor.
Ben Kapitalizmim ve ortalama bir insanın günde 5,5 saat TV izlediği, kitap okumadığı, tiyatro ve sinemaya çok az gittiği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok!
Ben Kapitalizmim ve Steve Jobs tabii ki çok önemli biriydi, ancak %1'inizin ihtiyacı olan makineleri 3.Dünya ülkelerinde, ucuz işçilerle üretmekte çok başarılıydı…
Elbette bütün kapitalistler birer "aziz" gibi konuşacaklar, tıpkı Bill Gates gibi, 150 milyon dolarlık 66.000 m2 bir evde yaşayan bir aziz!
Ben Kapitalizmim ve benim yüzümden ortalık miras kavgaları yüzünden kanlı bıçaklı olmuş akrabalarla dolu. Her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz bir koşu bandının üstünde fazla yağlarınızı eritmek için ter döküyorsunuz!
Ben Kapitalizmim ve benim yüzümden dünyada 600 milyon obez ve 1,4 milyar aç insan var!
Ben Kapitalizmim ve Starbucks için kahve üreten bir çiftçinin oradan bir bardak kahve satın alabilmesi için 3 gün çalışması gerek!
Ben Kapitalizmim ve Uzak Doğu'da 6-12 yaş arası kızlar 200 dolar gibi komik bir paralarla seks kölesi olarak satılıyorlar.
Ben Kapitalizmim ve "serbest piyasa ekonomisi" dünyanın en büyük yalanı.
Ben Kapitalizmim ve Amerikalıların % 24'ü eğer milyarder olmaları için bütün ailelerini reddetmeleri gerekecekse, bunu yapabileceklerini söylüyor.
Ben Kapitalizmim ve kadınlara sesleniyorum!
Lütfen birer obje haline geldiğinizi aklınıza getirmeden Victoria's Secret'a koşun. Victoria's Secret ülkelerine Türkiye de eklendi, avuç içi kadar çamaşıra 80 dolar verince çok mutlu olacağınızı garanti ediyorum!
Ben Kapitalizmim ve 15 yaşındaki bir çocuğun iPad alabilmek için böbreğini sattığını duyunca zevkten dört köşe oldum!
Ben Kapitalizmim ve Madonna'nın sadece Londra'da 8 evi var, ortalama 600 evsize barınak olabilecek büyüklükte.
Ben Kapitalizmim ve Tayland'da Disney fabrikası için çalışan bir çocuğun Disneyland'e girecek parayı çıkarması için 55 gün çalışması gerek. Afrika kıtası dünyanın altın rezervlerinin % 90'ını elinde bulundurmasına rağmen, dünyada sadece 4 tane Afrikalı milyarder var.
Ben Kapitalizmim ve Afrika kıtasından her sene 8,5 milyar dolar değerinde pırlanta çıkıyor, kıtanın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar...
Ben Kapitalizmim ve siz pırlantalara bayılırsınız, Hindistan'da 1milyon kişi günde 1,2 dolar kazanarak o pırlantaları üretiyorlar. Dünyayı sarışın kadınların güzel olduğuna inandırdım, bu yüzden Asya kıtasında 300 milyon kadın düzenli olarak beyazlatıcı sabun kullanıyor.
Ben Kapitalizmim ve sizin hayatlarına özendiğiniz Hollywood yıldızlarının % 64'ü kokain bağımlısı.
Ben Kapitalizmim ve yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken, siz aynı tişörtü haftada iki kez giymeye utanıyorsunuz.
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, artık farkına varın, taptığınız tek tanrı benim!
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, Müslümanlar 5 yıldızlı Kâbe manzaralı otellerinde, "ibadet" ederlerken?
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, bütün dünya Hıristiyan bayramı Noel'i sırf alışveriş yapıp eğlenmek için "kutlarken"? ABD'de 7 milyon evsiz insanın olduğundan kimsenin haberi yok, çünkü TV'de gördüğünüz Amerikalıların hepsi havuzlu villalarda yaşıyorlar.
Ben Kapitalizmim ve yine başardım!
Bütün kadınları dolapları tıka basa dolu olduğu halde giyecek hiçbir şeyleri olmadığına inandırdım. Dünya nüfusunun % 50'si dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 1'ine sahip. Dünya nüfusunun % 1'i dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 50'sine sahip.
Ben Kapitalizmim ve bankacılar benim evlatlarım. Amerikalıların % 85'i eğer ekonomik durumlarını iyileştirebilecekse faşist bir hükümeti seçebileceklerini söylüyor. İşte bu kapitalin gücü!
Sizi özgür bırakmayan, fikirlerinize sansür vuran, en sonunda polis kurşunuyla öldüren bir devleti kendi elinizle kurmanız ne tuhaf?
Sizin ağzınızı burnunuzu kırıp hapse tıkmaları için bir devlet kuracak parayı, kendi vergilerinizle sağlamanız ne kadar tuhaf?
Amy Winehouse gibi bağımlılara acırken, hepinizin birer bağımlı olduğunu unutmanız ne kadar komik!
Zavallı tüketim bağımlıları...
Joseph Stiglitz / Eşitsizliğin Bedeli

11 Ekim 2015 Pazar

Kürtlerin Kökeni ve Kürtçülük

Öyle günlerde yaşıyoruz ki, hakikaten sinirlerimizin çok iyi test edildiği bir dönemdeyiz. Her gün televizyonlara çıkan birileri kendisinin Kürt olduğunu, Kürtlerin varlığının inkâr edildiğini, anayasada Kürt kimliğinin tanınması gerektiğini, yetmedi Türk kelimesinin de çıkarılmasını ve Kürtçenin de ana dil olarak tanınmasını istiyor. 

Bu hikâye dinleyenlere öyle masum geliyor ki, sade vatandaşlarımız değil, gazete haberleri ile dünyayı tanıyan sözde bazı aydınlarımız, onlara yaranmayı fırsat bilen sanatçılarımız bu taleplere az ya da çok hak veriyor. Hatta korkusundan sonradan tornistan yapanlar, kendisinden tiksinenler bile oluyor. Öte yandan son yıllarda devlet destekli hale gelen Kürtçülük hareketi karşısında gerçekleri bilen aydınlarımız ise gene kişisel korkular nedeni ile selameti susmakta buluyor. 

Önceki yazılarımdan birinde size Washington merkezli Bipartisan Policy Center düşünce kuruluşunun, Ekim 2013’de yayınlanan “Retorikten Gerçekliğe” başlığıyla ABD’nin Türkiye politikası üzerine bir raporundan bahsetmiştim. Eski ABD Ankara Büyükelçileri Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın başkanlığında, Henry Barkey ve Michael Makovsky gibi isimlerin yazdığı bu raporda ABD’nin Türkiye ve başbakan Erdoğan’a bakışı yanında Kürt sorununa yaklaşımı da anlatılıyordu. O raporda bir şey dikkatimi çekti. 

Raporun sonunda yer alan sözlük (glossary) bölümünde Kürtlerle ilgili şöyle bir açıklama yapılmıştı; İran kökenli bir halk (Iranian people). İşin aslı Kürtlerin geçmişi ile ilgili hemen hemen tüm çalışmalar, hatta Kürt milliyetçilerinin çalışmaları bile Kürtlerin geçmişi ve tarihi ile ilgili bir sonuca varamamıştır. Neden varamamıştır? Kürt dediğimiz insanların kökleri nedir? Kürt tanımlaması gerçekte nereden gelmektedir? 

Bu konuyu “Kürtler Neden Devlet Kuramaz” isimli kitabımda uzun uzun anlatmıştım. Devlet olmak için ‘millet’ olmak lazımdır. Kendilerini Kürt olarak ifade eden bu kişilerin talepleri ne kadar mesnetlidir. İşte bu makalede bunları bir kez daha sorgulayacağız.

Kürt Tarihi Tezi Kürtler, tarihte hiçbir zaman bağımsız bir devlet olamamış, daima, o çevreye hâkim devletlerin yönetiminde kalmışlar, her dönemde bağımsız olmak için çeşitli güçlerin tahrik ve teşvikleri ile başkaldırmışlardır. Bugün Kürt adını alan topluluklar, tarihi gelişiminin bir sonucu olarak ağırlıkla Türkiye, İran, Irak ve Suriye olmak üzere dört devlet arasında bölünmüş bulunmaktadır. 

Bazıları birkaç Kürt köyü nedeni ile bu ülkelere Ermenistan’ı da ilave etmektedir. Kürtlerin kökeni ve Kürtçenin ne kadar ayrı bir dil olduğu ile ilgili tartışmalar hala ucu açık ve tahminlere dayalıdır. Kürtlerin kökeni konusunda dil’e bakmak bir fayda sağlamamaktadır; Kürtçe’de biraz Arapça, biraz Farsça ve Türkçe dışında pek az sözcüğe rastlanmıştır. Kürtlerin farklı din ve mezheplere mensup olmaları (Sünni, Şii, Alevi, Nasturi, Yezidi, Keldani, Yakubi, Süryani, Yahudi, Yezidi, Hıristiyan gibi), farklı dil, lehçeler ve alt lehçeler konuşmaları onların bir arada yaşamasını ya da bir devlet olması için gerekli alt yapıyı sağlamamaktadır. 

Ortadoğu’da kendilerine Kürt adı verilen bir topluluk bulunduğu gerçek ise de, bu insanlar dil bakımından homojen bir durum arz etmemektedir. Kürtçe diye tanımlanabilecek ve tüm Kürtlerin ortak olarak anlayabileceği tek bir dil mevcut olmayıp, dört ana grupta çeşitli lehçeleri kullanmaktadırlar. Kürt tarihi yaratmaya çalışanlar romantik hayal gücü geniş olan bazı tarihçiler ve destan üretenlerdir. Kürtlerin tarihi ve bir ulus oldukları ile ilgili iddialar temel olarak bir kaç kaynak referans gösterilerek yapılmaktadır. 

Bunlardan en önemlisi Şeref Han adıyla bilinen Bitlis beyinin “Şerefname” adlı elyazısının orijinali olduğu iddiası ile Rus ordusu için çalışan Fransız oryantalist François B. Charmoy tarafından çevrilen ve Saint Petersburg’da basılan kitaptır. Şerefname’yi Rus subayları sözde İran’daki el yazması eserler içinde bulmuş, Çarın hizmetinde olan Charmoy ise şekillendirmiştir. Kitabının pek çok bölümünde Charmoy, Kürtleri de bu kitaba dâhil etmek için bazı uydurmalar yapmış hatta intihalde bulunmuştur. Şerefname’yi çevirenler konar­geçer anlamındaki ‘Ekrad Taifesi’ ifadesini “Kürt Ulusu’ olarak tahrif etmişlerdir. 

Kısaca Batı, Ekrad’tan bir Kürt ulusu yaratmaya çalışmıştır. 
Rus ordusu içinde Ermeniler ile ilgili propaganda çalışmaları yapan ve daha sonra Kürt tarihi yazmakla görevlendirilen iki bilim adamı gerçekte ise Rus subayı olan Vladimir Minorsky ve Basili Nikitine tarafından yazılan kitaplar ise 1940 yılından sonra basılmıştır. Şerefname’den sonra en çok ilgi gören kaynaklardır. Doğu bilimcileri olan Minorsky ve Nikitine, Birinci Dünya Savaşı esnasında Rusların Basra’ya inme hedefleri için Kürtleri ayaklandırmaya çalışıyorlardı. 

Siyasi Kürtçülük hareketinin ideolojik bir boyut olarak ortaya çıktığı 1898 yılından itibaren ‘Kürt Tarihi’ yaratma gayretleri de görülmeye başlanmıştır. Ancak, tarihte Kürtler ile ilgili en küçük bilimsel bir işaretin olmayışı yukarıda da ifade edildiği gibi V.Minorsky, Basile Nikitine, Mehrdad R. İzady, Cemşid Bender, Bilal Aksoy, Gürdal Aksoy gibi yerli ve yabancı araştırmacıları bir takım teoriler üretmeye sevk etmiştir. 

Bu nedenle Kürt tarihi çalışmaları bilimsel temelsizlik nedeni ile daha çok Kürtlerin yaşadığı kabul edilen coğrafyalarda yaşayan önceki ırklar ile bağlantı kurma arayışına yönelmiştir. Sonuç olarak, ortada herhangi bir geçerli kaynağa dayanmayan Kürt tarihi kurgusu vardır. 

Ancak, hiçbir Kürdolog henüz Kürtlerin kökenini bilimsel olarak kanıtlarıyla bulamamış, bu konuda sadece çeşitli iddialar ortaya atılmıştır. Kürtlerin kökeni ile ilgili ortak kanaat şu şekilde özetlenebilir. 

Kürtlerin atalarının Turanî kavimler olarak Zağros Dağları bölgesinden gelmesi M.Ö. 2. yüzyılda İskitler ile başlamış, M.S. 3. ve 4. yüzyılda Hunlar ile birlikte sürmüştür. M.S. 226’da güçlü Sasani İmparatorluğu’nun kurulması ile Orta Asya’dan gelen Turanî kavimlerin akınları kesilmiş ve Zağros Dağlarındaki Turanî kavimler burada bulunan İrani kavimleri ile karışmaya başlamıştır. Zağros Dağlarında yerleşik bulunan İrani kavimler Lor ve Lekler ile karışarak büyük ölçüde ırk ve dil değişimine uğramışlardır. Böylece günümüzün Kürt halkının ilk tohumları atılmıştır. Zağros Dağları Mezopotamya’nın doğu sınırı olması nedeni ile çok sayıda Bizans Sasani savaşına sahne olmuş ve bu savaşlar Kürtlerin dağlarda yerleşmesine yol açmıştır.

Kürt, Kürdistan ve Kürt Edebiyatı Yaratma Gayretleri Tarihte Kürt sözcüğünün geçtiği ilk eser Arap gezgin Mesudi’nin seyahatnamesidir(M.S.943). Mesudi, ilgili bölümde şunları yazar: “Kürtlere gelince, insanlar onların kökeni konusunda ihtilafa düşmüşlerdir.” Mesudi’den 650 yıl sonra Şerefname’de de aynı soy tartışmasına girilecek ancak Kürtlerin soyu bulunamayacaktır. Şerefname’de hiçbir şekilde ‘Kürdistan’ ve ‘Kürt’ kelimeleri geçmez. 

Hitit döneminden Türk fethine kadar Kürdistan terimi olmadığı gibi Selçuklu döneminde de Anadolu coğrafyası üzerinde böyle bir tespit ve terim mevcut değildir. İlhanlılar döneminde İran­ Irak sınırındaki Cibal denen dağlık bölge Kürdistan olarak anılmakta idi. Osmanlı döneminde ise Tanzimat sonrası idari değişikliğe kadar 500 yıllık bir evrede resmi kayıtlarda Kürdistan diye anılan bir bölge söz konusu değildir. Osmanlı fermanlarında yer alan Kürdistan ifadesi bir coğrafya olmaktan çok eyalet, sancak, kaza gibi idari birimler içinde yer almış izafi bir terimdir. 

Bugünkü adlandırma tamamen 19. yüzyılın bir kurgusudur. Kürdistan, Selçuklu Sultanı Sancar tarafından kullanılmış, bugünkü İran ve Irak bölgesinde bulunan Zağros’ta doğrudan merkeze bağlı bir eyalettir. Bu eyaletin valisi de Türk’tür, Kürt değildir. Kürdistan terimi. “Kürdistan” yine “ekrad”dan türetilmiş, dağda yaşayan, konar­göçer kabilelerin mekânı anlamında kullanılmıştır. 

Bunun böyle olduğunu Evliya Çelebi’nin seyahat notlarını okurken daha iyi anlamaktayız. Kürtler için tarih yaratma çabası onlara ayrı bir dil yaratma çabası ile paralel olarak yürümüştür. 

Tarihsel olarak “Kürt” adı yoktur, yani Kürtçede Kürt’ün anlamı bulunmamaktadır, bu tür gayretler son iki yüzyılın ürünüdür. Bugün konuşulan Kürtçenin, Farsçanın bir lehçesi olduğu kanıtlanmıştır, Kürtçe, bağımsız bir dil değil, Fars dilinin bir şubesidir. 

Kürtler, yaşadıkları ülkeye göre Latin, Arap ve Kiril harfleri kullanmakta, ortak bir alfabeleri bulunmamaktadır. Anadolu’daki Kurmançi dışında İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde Gorani, Badinani ve Sorani lehçeleri kullanılmaktadır. Zazalar ve Aleviler Kürt değildir. 

Bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Kürt nüfusu esasen Şah İsmail’in Anadolu’ya yönelik çabalarını engellemek için Yavuz tarafında sınır boylarına yerleştirilmek üzere Irak’tan getirilen Kürt gruplardır. Bu dönemden sonra pek çok Türk beyliği Kürtlere karışmıştır. 

Diyarbakır, bir Kürt şehri değildir. Diyarbakır (Diyar­ı Bekir) ismi şehri işgal eden Arap aşireti lideri Bekir bin Vali’den gelmektedir. Yakın zamana kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Türk nüfusu daha fazla idi. Doğu Anadolu’daki pek çok Türkmen ve Ermeni köyü etrafındaki Kürt aşiretlerinin etkisi ile zamanla Kürtçe lehçelerini kullanmaya başlamış ve kendini Kürt sanmaya başlamışlardır. Kürtlerin dili ve edebiyatı diye tanıtılan eserler de çalıntı ya da tahrifat yapılarak günümüze gelmiştir. 

Çünkü ellerinde, Kürtçe dedikleri dil veya lehçe ile yazılmış metinler yoktur. 
En eski denilen metinler bile 1700’lü yıllara kadar geri gider. Kaldı ki 1700 ile 1900 arasında Kürtçe eser sayısı 50’yi, yazar sayısı 10’u bulmaz. Kürtçülerin tek övünç kaynağı olan en ünlü eser Mem­u Zin (Mem o Zin) adı verilen destandır. Ahmede Hani tarafından 1968 yılında yazılan eserin orijinal metin yoktur. 

Ancak, Mem­u Zin’in, Türk Destanı Mem­i Alan’dan bir derleme olduğu ortaya çıktı. Şerefname’de anlatılan hikâyeleri ve efsaneleri de daha sonra Kürtçüler, Kürt efsaneleri olarak adlandırmışlardır. Bu efsaneler Türk, Fars ve Arapların kendi ulusal efsaneleridir. Kürtçülerin diğer bir büyük tahrifatı tarihte Büğdüz Aman olarak geçen Oğuz beyinin adının Boğdaz Ermene olarak değiştirilmesidir. Böylelikle Aman yerine Ermene kelimesi geçirilmiş ve Ermeni bağlantısı kurulmuştur. 

Kürtçülerin diğer bir gayreti ise Selahaddin Eyyubi’yi Kürt gibi göstermektir. Eyyubilerin kökeni olarak gösterilen Divin, bir Türk kentidir. Kentin halkı Arşaklı Türkleridir. Oğuz Türklerinin Kınık Boyu’ndan Selçuklular Doğu Anadolu’ya ve Azerbaycan’a geldiklerinde, bölge zaten diğer Kıpçak ve Oğuz boyları tarafından Türkleştirilmişti. Kürtçülük Faaliyetleri 11. ve 12. yüzyıllar, Selçuklular ile birlikte Azerbaycan, Anadolu, Suriye, Mezopotamya gibi bölgelerin birer Türk yurdu olmasına tanıklık etmiştir. 

Özellikle Azerbaycan ve Doğu Anadolu’nun bir bölümü bu yüzyıllarda Türkmen boylarının toplanma sahası görünümündeydi. 11. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren başlayan büyük Oğuz göçü ve Türk hâkimiyeti siyasi istikrarı sağlamış ve bu coğrafyaya yeni bir kimlik kazandırmıştır. Bu yeni kimlik “Türk Kimliği”dir. 11. yüzyıldan itibaren bölgedeki Türk kimliği ve Türk damgası Küçük Asya’nın etnik, siyasi, kültürel ve ekonomik yapısını şekillendirmiş ve bu yapı günümüze kadar gelişerek, özünden bir şey kaybetmeden devam edip gelmiştir. 

Anadolu’nun, Kafkasya’nın, Mezopotamya’nın velhasıl Orta Doğu’nun bu siyasi yapısı içinde “Kürt” adı altında toplanan unsurlar tamamen Türk tarihinin tabii seyri içinde yer almışlardır. 1826­1828 yıllarındaki İran­ Rus Savaşı sonunda yapılan Türkmençay anlaşmasıyla İran'da Kürt nüfusunun bulunduğu topraklar Rus egemenliği altına girdi. Hemen akabinde Ruslar, Kars ve Ardahan'ı da işgal ettiler. 

Böylece Avrupa o dönemki müttefiki olan Osmanlı dolayısıyla Kürt nüfusu ile karşılaştı. Rus yetkililer İran ve Osmanlı'ya karşı Kürt kartını kullanabilmek için tarihin ilk Kürdoloji çalışmalarını başlattılar.

20. yüzyılın başlarına gelindiğinde Türkler ve Kürtler kendilerini Sünni Müslüman olarak görüyor, etnik milliyetçiliğe pek rağbet etmiyorlardı. Başkent İstanbul’da yaşayan bazı Kürtlerin ayrılıkçı düşünceleri 20. yüzyıl ile başladı. 2. Meşrutiyet'in getirmiş olduğu özgürlük ortamında Kürtçülük akımının temellerini kökünden değiştirip emperyalist güçlerle dirsek temasına sokacak olan dernekler ve fikir kulüpleri ortaya çıktı. 

Kürtler, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’na sadık kalmışlardı. Savaşın hemen ardından bir grup Kürt, kendilerini Anadolu’daki direniş hareketiyle özdeşleştirdi ve onu destekledi. Musul Sorunu döneminde birbiri ardınca ortaya çıkan ve tamamen emperyalizmin bir oyunu olan Kürt hareketlerinin, Anadolu’da 1938’den sonra büyük çapta durduğu ve sakinleştiği görülür. 

1961 Anayasası’nın getirdiği hak ve özgürlükler ise sadece sol düşüncenin değil önce sol düşünce içinde olmak üzere Kürtçü hak ve tanınma taleplerinin dile getirildiği kanallar ortaya çıkardı. 1971 yılında Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Kürtçü faaliyetleri nedeni ile kapatıldı. 1975­1980 yıları arasında Türkiye’de solun aşırı derecede bölünmesi Kürt solunu da etkiledi. 

Böylece, Özgürlük Yolu (Sovyetik), Kawa (Maoist), Rızgari (Sovyet­Çin bölünmesinden bağımsız) gibi örgütler ortaya çıktı. PKK da, Marksist­Leninist bir örgüt olarak aynı dönemde kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde günümüze kadar devam eden Kürtçü bölücülük faaliyeti, kuruluşu aslında 1973 yılına kadar geri giden ancak eyleme geçtiğini 1978 yılında açıklayan PKK terör örgütü faaliyetleri ile başladı. 

Kürtlerin yaşadığı sorunlar ve acılarda özellikle Kürt aydınının sorumluluğu büyüktür. Çünkü bu aydınlar, yanlış bilgilendirmeler ve propagandaların etkisi 
ile kendi soydaşlarına, içindeki yaşadıkları hükümetlerine ihanet etmenin acı sonuçlarını hala toplumumuza yaşatmaktadırlar. 

Kürt kardeşlerimiz, son dönemde Kürtlerin ayrı bir millet olarak inkâr politikası ile karşı karşıya olduğu, Cumhuriyetin kurulmasında Kürtlerin payı ve haklarının verilmediği, Kürtlere temel haklarının (kimlik, ana dilde eğitim vb.) olmadığı gibi savlarla kendi ülkelerine düşman edilmeye, ayaklanmaya teşvik edildi. Ortadoğu bölgesinde ağırlıklı olarak dört devletin sınırları içinde yaşayan ve çeşitli din, mezhep, dil ve kültüre sahip Kürtler, 1800’lü yıllardan bu yana maalesef bölge ile ilgili çeşitli menfaatleri olan birçok devlet tarafından kendi menfaatleri doğrultusunda kullanılmışlardır. 

Bunların gerçekliği, ilgili devletlerin bugün tamamen açılan devlet arşivlerinde açıkça görülmüştür. Kürtlerin bu devletlerde genelde feodal bir yapı, aşiret ve kabile benzeri içe kapalı toplum yaşantısı içinde bulunmaları da, reislerinin kendi menfaatleri doğrultusunda aşiret mensuplarının ve masum insanları kullanılmasına ve sonuçta büyük zararlar görmelerine neden olmuştur. 

Yaşadıkları bölgeler ve devletler itibariyle genelde nispeten sarp ve dağlık arazi kesimlerinin seçilmesi, o bölgelerdeki diğer etnik yapılara ilave olarak Kürtlerin de sosyal, ekonomik ve eğitim alanlarında gelişimlerini engellemiş, bu bölgelere devletlerin siyasi nedenlerle veya coğrafi şartların dikte ettirdiği zorluklar nedeniyle yaptığı yatırımlar yeterli seviyeye ulaşmamıştır. 

Bu  hususlar, Kürtlerin içinde yaşadıkları devletlere ve hükümetlerine duyduğu güvenin azalmasında, başka devletler tarafından istismar edilip kullanılmalarının başlıca malzemesi olmuştur. Sonuç Yerine Bugün Anadolu topraklarında yaşayan Kürt kardeşlerimizin büyük çoğunluğu bağımsız bir devlet peşinde değildir. 

Bu ülkenin bir ferdi olarak birlikte yaşamaktan mutlu ve devletine bağlı kişilerdir. Onların sorunları daha çok ekonomik ve sosyaldir. Bunun için de öncelikle güvenlik sorunu halledilmelidir. Güvenlik sorunu ise onları kalkan yaparak sözde bağımsız bir Kürt devleti kurma peşinde, kendi siyasi emelleri peşinde koşan terör örgütü ve siyasi uzantılarından kaynaklanmaktadır. 

Kürtlerin bağımsız bir devlet kurma hayali, gerçekleşmesi mümkün olmayan ancak bu coğrafyada yaşayan herkese bugüne kadar olduğu gibi acılar çektirmeye devam edecek bir gayrettir. Bunun nedenlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz; ­ En başta da söylediğimiz gibi devlet olmak için millet olmak lazımdır. 

Farklı ülkelerde yaşayan Kürtler için ayrı bir ırk, ortak bir dil ve hatta din ve tarihten bahsetmek mümkün değildir. Irak, Suriye, İran ve Türkiye Kürtlerinin bir arada yaşaması ve ortak bir kültürü paylaşması mümkün değildir. Irak’ın kuzeyindeki Barzani örneğinde görüldüğü gibi diğer ülkelerdeki Kürtler ile iletişim kurma zorluğunun da ötesinde biri diğerini kendi bölgesinde istememektedir. ­ 

Uluslararası konjonktür dört devletin sınırlarının arasında ayrı bir Kürt devletine hiçbir zaman müsaade etmeyecek, böyle bir boşluk her zaman baskın olan komşu devletlerden biri tarafından doldurulacaktır. Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesi ABD’nin bölgesel çıkarları ve bölgedeki petrolü çekmek için suni olarak oluşturulmuş, geçici bir Amerikan adasından başka bir şey değildir. 

Batılı güçlerin bir Kürt devleti kurma illüzyonu, bu çıkarlar denkleminin geçmişte olduğu gibi tuzağıdır. ­ Bugün Türkiye’deki Kürt vatandaşlarımızı bağımsız bir Kürt devleti hayali ile etkilemeye çalışan PKK ve siyasi uzantılarının tasfiye olması daha önce de yapıldığı gibi çok zor değildir. 

Terörle mücadeleye dönülmesi halinde, Irak’ın kuzeyine yapılacak orta ölçekli bir harekât bile 1990 öncesi ve 1994­ 1995 yıllarında olduğu gibi PKK’nın kısa sürede bir kez daha tasfiyesini sağlayacaktır. KCK operasyonlarında görüldüğü gibi devleti istihbaratı uyumamakta, PKK’ya siyasi yollardan destek olanları da aynı akıbet beklemektedir. ­ Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı olduğu ve zamanı gelince bu hakkı kullanacakları yönündeki uluslararası hukuka yönelik beklentiler de boştur. 

Bu hak 1970’li yıllara kadar sadece sömürge durumuna düşmüş ülkelere tanınmıştır. BM düzenlemeleri her şeyden önce devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı esasına göre yapılmıştır. Bunun istisnası devletin ancak söz konusu insan grubuna farklı muamele yapmasıdır ki, Türkiye için bu hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. 

1920’li yıllardan itibaren Kürtlerin yaşadığı dört ülkeden demokrasi ve insan hakları açısından en gelişmiş devlet olan Türkiye’de, etnik kökeni Kürt olan vatandaşlarımızın gerek anayasada yer alan temel hak ve özgürlükler ve gerekse insan hakları konusunda tanınan haklar ve esaslar nedeniyle ekonomik, siyasi ve sosyal haklar anlamında en gelişmiş Kürt nüfus oldukları görülmektedir. 

Kürt etnik kökenli vatandaşlarımız Türkiye’de azınlık veya ayrı bir yerli halk değil, bu devletin kurucu asli unsurlarından birisi olarak Türk Milleti’nin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmektedir. 

Kürtlerin en fazla özgür olduğu, en iyi eğitim aldığı, en rahat ettiği ve ülke yönetiminin her kademesinde görev aldığı tek ülke Türkiye’dir. Hepimiz, Türkiye Cumhuriyetinin eşit haklara sahip vatandaşları olarak, kimsenin ırkını, dinini, inancını hor görmeden ve onu ötekileştirmeden, kendi kültürlerini de muhafaza ederek, ortak bir gelecek ve karşılıklı hoşgörü ve barış anlayışı içinde bu devletin geleceği için birlikte neler yapabiliriz, bunun için çalışmalıyız. Bu, takip edilecek tek rasyonel ve demokratik yoldur. 

Biz, Türkler ve Kürtler, et ve tırnak gibi bin yıldır birlikte yaşamış aynı tarih ve kültürü paylaşmış bir milletiz. Ziya Gökalp’in 1922 yılında dediği gibi; “Hangi Türk Kürtleri sevmiyorsa Türk değildir, hangi Kürt Türkleri sevmiyorsa Kürt değildir.”

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2013/11/22/7313/kurtlerin-kokeni-ve-kurtculuk

MASLOW'UN İHTİYAÇ PİRAMİDİ

        Maslow’un Gereksinme Derecelendirmesi

Abraham Maslow (1971) insan güdüleriyle ilgilenen ünlü psikologlardan biridir. İnsan güdülerinin hayvan güdülerinden bazı yönlerden farklı olduğunu savunmuş ve insan güdülerini bir pramit gibi birbiri üstüne merdiven basamağı şeklinde çıkan mertebeli bir düzen içinde düşünmüştür. Bu güdü piramadin temelinde (şekilde görüldüğü gibi) biyolojik güdüler üst katında ise psikolojik güdüler yer alır.  Maslow’a göre temeldeki bir güdünün gereksinmeleri karşılanmadan, birey üst düzeydeki güdülerden etkilenmez. Alt düzeydeki güdüler doyuma ulaşınca birey, üst düzeydeki güdülere hazır hale gelir. (Maslow Kimdir?, 2002)

ABRAHAM MASLOW KİMDİR?

1 Nisan 1908’de New York Manhattan’da doğdu. Brooklyn Erkek Lisesi’ni bitirdi; çok zeki biriydi ve New York Şehir Koleji’nde hukuk tahsiline başladı. Daha sonra Cornell Üniversitesi’nde felsefe ve psikoloji okumaya başladı. Bir süre sonra Wisconsin Üniversitesi’ne gitti ve iki sene sonra felsefe dalında yüksek lisansını aldı. Bir çok üniversiteden ders aldı ama hiç biriyle kendini doyuramadı.1934’te psikoloji doktorası aldı hatta bir süre sonra tıp fakültesine başladı ama yine yarıda bıraktı. Hayatından hiçbir zaman zevk almadı ve birkaç yılsonra ders aldığı çoğu üniversitede ders vermeye başladı.1940’lı yılların başlarında rahatsızlanmaya başladı ve 1967 Eylülü’nde ciddi bir kalp krizi geçirdi.8 Haziran 1970’de 62 yaşında şiddetli bir kalp krizi ile vefat etti.hayatı boyunca pek çok ödül almış,1967-1968 yıllarında Amerikan Psikoloji Birliği başkanlığı yapmıştı. O sadece bir profesör değil kendini her alanda yetiştirmeye çalışmış biriydi.    
 

 

Kısaca açıklayacak olursak;

1. Fizyolojikİhtiyaçlar:
İnsanın biyolojik olarak yaşamınısürdürebilmesi için gerekli açlık, susuzluk, barınma, neslin devamı gibi ihtiyaçlar bu kategoridedir 
2. Güvenlik ihtiyaçları:

İnsanların sosyal ihtiyaçlarının karşılandığısosyal çevresi, sosyal güvenlik kuruluşları ve devleti bu kategoride değerlendirmek gerekir.
3.Sevgi-Ait Olma İhtiyacı:
    Fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları karşılanan insan bir gruba ait olma ve sevilme ihtiyacı duyar. İnsan bu ihtiyacını karşılayabileceği bir grup bulur ve onların içinde yaşar. İşyerlerindeki çay partileri, piknik ve yemek gibi etkinlikleri bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

4. Saygı(Değer)-Statü İhtiyaçları:
   Bundan önceki kategorilerdeki ihtiyaçları karşılanan insan artık üyesi olduğu grupta saygı görmek ve değer verilmek isteyecektir. Başarısı ve hizmetleri başkaları tarafından takdirle karşılanan, saygı duyulan insan kendine güven duyacaktır  (AKGÜL, 2006)       
5. Kendini Gerçekleştirme:
  Birey yukarıda belirtilen kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamasına rağmen hala kendini bilgi, beceri ve yetenekleriyle tam olarak ortaya koyamadığını düşünüyorsa, içinde bir boşluk hissedecek ve bunu gidermeye çalışacaktır. Burada bireyin yaptığı işin zirvesine çıkma, örnek (ideal) olma niteliğine, yani bir örnek insan, bilge kişi konumuna erişme hali söz konusudur. Buna “kendini tamamlama, kendini gerçekleştirme” adı verilmektedir. (Tuncer, 2006)

               Maslow’a göre kendini gerçekleştirmiş insanların özellikleri şunlardır: (Sağlam, 2008)

                      -  Kendini, başkalarını, doğayı Kabul Eder.
          - İçten geldiği gibi davranırlar.
          - Bakış açıları geniştir.
          - Mahremiyetten hoşlanma ,başkalarına bağlı değildirler.
          - Başkaları ile yoğun ilişkiler kurarlar.
          - Demokratik karakter yapısına sahip olurlar.
          - Araç ile amacı, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edeler.
          - Kendini gerçekleştiren insanlar yaratıcıdır.

  •   Konuyu tamamlamadan önce, Maslow’un piramidiyle ilgili şu noktaları açıklığa kavuşturmamız gerekir: 
(1) Üst düzeydeki bir güdüye gidebilmek için alt düzeydeki bütün güdülerin doyuma ulaşması gerekliliği yoktur; belirli bir derecede doyumluluk sizi öbür düzeye getirebilir.
(2) Bireylerden bireye düzeyler arasında farklılık olabilir; bazı kimseler için sosyal ilişkiler kurarak insanlarla yakınlaşma güdüsü, emniyet ve korunma düzeyinden daha önce gelebilir, fakat bir başkası için bu doğru olmayabilir.
(3) İnsanların içinde büyüdüğü aile ortamı ve kültürün değerleri, hangi düzeydeki güdülerin daha belirgin ve baskın bir rol oynayacağını saptar. (CÜCELOĞLU, 2003)



KAYNAKÇA:
  • AKGÜL, A. (2006). Piramit I : Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi 1-2-3.
  • CÜCELOĞLU, D. (2003). İnsan ve Davranışları. İstanbul: Remzi Kitabevi.
  • Maslow Kimdir? (2002). İstanbul.
  • Sağlam, F. N. (2008). KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRENLERİN ÖZELLİKLERİ.
  • Tuncer, S. (2006, 01 24). Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı ve marka/ihtiyaç ilişkisi.
WEB SİTELERİ:
1.) Maslow Kimdir? Diye merak ediyor iseniz,buyrun...
2.) Maslow Teoremi nedir?
3.)Maslow ve İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı'na açıklık getirelim...
http://pskolojk.blogspot.com.tr/2012/05/maslowun-ihtiyac-piramidi.html

24 Eylül 2015 Perşembe

Illuminati Etiketli Yazılarla İlgili

Konunun aslı burada canlar, elimden geldiğince blog'a taşımaya çalıştım.

Bilen bilir, Illuminati'yi olabildiğince mantık çerçevesinde ve komplo teorilerinden uzakta anlatmaya özen gösteriyorum. "hep amarikanın oyunları bunlar abuuu" kıvamında sikimsonik kahve muhabbetlerine girmiyoruz burada. Saksı değiliz biz.

Fazladan bir kişiye ulaşsam o benim mutluluğumdur, konu bundan ibaret.

İyi diyosun da hacı bir milyon tane yazı var hangisinden başlayacaz derseniz, konuyu hiç bilmeyenler en alttan yani İllüminati'ye Giriş'ten başlasınlar hatim etmeye. Oradan da sırayla yukarı doğru çıkarsınız işte.
Hacı bunları biliyoruz yeeaa diyenler için özellikle tavsiye ettiğim yazılar: Satanizm İle Bağlantıları, Hristiyanlık ve Pagan Dinleri Benzerliği I, İnsan Hayatını Kontrol Altında Tutma,Battle Los Angeles Filmindeki Sübliminal Mesaj Zeitgeist Hakkında, Ateizmin Özendirilmesi I,Reptilian Teranesi, Reptilian Teranesi II, Yeni Dünya Dini: New Age. Michael Jackson ve MTV yıldızları, UFO, Semboller ve Cinler +18, Tesla, HAARP ve Illuminati

Bunların bazılarını yazmam günlerimi aldı ciddi söylüyorum, özellikle şu son New Age yazısını sırf klavyeye dökmem 2 günümü aldı, diğer tüm tespitler ve psikopatça araştırmalarım ise aylarımı aldı. Amacın ne dalyarak dünyayı sen mi kurtaracan derseniz eğer...

"Dünyada görmek istediğin değişimin bir parçası ol." - michael sikkofield

"ehehehehehe" - David Rockefeller

http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2011/04/selam-kaynataszlar.html

Yeni Dünya Dini: New Age

Yazının uzunluğu sizi korkutmasın sadece 15 dakikanızı ayıracaksınız. Bazı linklere tıklamanız gerekecek, video`lardan ziyade site linklerine üşenmeden bakın, yoksa anlattıklarım bi sike yaramaz. En uzun yazım olacak muhtemelen, yazmam 2 gün sürdü amına koyim. Fakat pişman olmayacaksınız ibneler, deşifre ekibi tadında gerçekler su yüzüne çıktı, biliyosunuz Karagümrük çocuğuyum sözüm senet ehehe

Şu illüminati oyun kartlarını biliyor musunuz? Hani 1995 yılında piyasaya sürülmesine rağmen, 11 eylül saldırılarından japonya depremine kadar birçok olayı gösteriyor. Oyunun ismi zaten"illuminati - new world order". Taşak geçmiyorum gerçek, tüm kartları indirdim psikopat gibi yüzlercesine baktım, her biri ayrı dellendirdi beni. O yüzden siz bulaşmayın bu işlere sinir harbi yaşarsınız. Ben yine de örnek teşkil etmesi açısından birkaç fotoğraf koyayım konuya fransızlar için.



Ve çok daha fazlası da var, earthquake projector yani deprem yapabilmeyi öngöreninden tut, geçen seneki şu faaliyete geçen yanardağın külleri yüzünden uluslararası uçuşların aksayacağını öngörenine kadar vay amına koyim dedirtecek onlarca kart var. Ayrıca sahte mesih projelerini de yansıtmışlar kartlara pek güzel bir şekilde, bildiğin "messiah" diye kart var lan. Neyse youtube`da sürüyle videosu var zaten, illuminati cards yazın görün.

Şimdi bu kartları Steve Jackson adında bir abimiz yapıyor. Buyrun sitesine bir göz atalım, tıklayın bi bakın: www.sjgames.com

Oha mı dediniz piramidi ve gözü görünce? İnsanlar herhangi bir sembolmüş gibi bakıyorlar ona, garipseyen tek kişi sensin, salak salak triplere girme evladım, azınlıksın sen. Adam bağıra bağıra ben illuminati üyesiyim hem de gayet yetkili bir abiye benziyorum diyor ve bir kişi bile çıkıp hüşşş birader sen ne ayaksın demiyor. Diyenler senin benim gibi tek tük salak herifler zaten. Neyse efendim bu abinin sitesinde şöyle bir yer dikkatimi çekti, bu arkadaşlar her hafta bir site seçip paylaşıyorlar. Site de "illuminated site of the week" yani haftanın aydınlanmış sitesi seçiliyor. 1997 yılından beri bu siteleri paylaşıyorlar. Buyrun www.sjgames.com

bir sitenin burada paylaşılabilmesi için gerekli olan kriterler "ilginç" ve "eğlenceli" olmasıymışmış, şunun gibi mesela: tinyurl.com yada bunun gibi: tinyurl.com

İlk siteyi görünce biraz tırstınız mı? Baphomet, illüminati, Türk bayrağı hepsi bir arada. Ehehe durun daha. Şimdi bunlar ben masonik siteyim diye bağıran siteler, bunlardan zarar gelmez. Esas tehlikeli olan, bu listede, Zeitgeist`ta öğrenebileceğiniz türden siyasi gerçekleri su yüzüne çıkaran sitelerin linklerini de paylaşıyorlar. 11 eylül`ün kurmaca olduğunu, illuminati`nin amacının dünyayı ele geçirmek olduğunu, işte satanist olduğunu falan ortaya döken siteleri de paylaşıyorlar.

Asıl tehlike işte bu siteler (flash tv olduk iyice mına koyim, bakın işte o siteler)*tinyurl.comtinyurl.com , tinyurl.com

Tamamen rastgele 3 site seçtim farklı tarihlerde paylaşılmış. Ben size özet geçecem siteleri, teker teker gezmenize gerek yok ama isterseniz yine de bi bakın. Örnek teşkil etsin diye koydum ben. Bu sitelerin ilk ikisi bizim hep kandırıldığımızı, illuminati`nin dünyayı yönettiğini söylüyor. Zaten isimleri de içerikleri gibi "bugüne kadar aldatıldık!!11" tadında. Son site iseSpiritüalizm ile ilgili bir site. Şimdi diyeceksin ki ne alaka? Hadi spritüalizm ile ilgili olanı neyse de (ki neyse değil açıklayacam) o illüminati`yi deşifre eden siteleri neden paylaşıyorlar? İndir o eli arkadaşım, bi dinle. Şşş hareket yapma hareketin allahını görürsün.

Şimdi bu sitelerin üçü de "haftanın aydınlanmış sitesi" ünvanını almış siteler. Ve bu 3 site de kendi aralarında bağlantılı siteler, yazı aralarında falan birbirlerinin linklerini veriyorlar. Aa çok şaşırdım olacak şey değil vallaha, ölümü gör de, bak and içtim. Ehehe. Şimdi sizlere bu sitelerin ortak paydalarını anlatacam. 3 tanesini değil, birçoğunu gezdim ben, konu mankeni olarak bu 3 siteyi seçtim sadece. Birazdan yazacaklarımı oradaki tüm siteler için genelleyebilirsiniz (aslında ilk link`ini verdiğim almanca site de bu gruba girecek türden bi site)

1- Hepsi birbirleriyle bağlantılı siteler.
2- Hepsi "haftanın aydınlanmış sitesi" seçilmiş siteler.
3- Hepsi illüminati`yi deşifre edici bilgiler veriyor. Bugüne kadar hep kandırıldığımızı söylüyor, 11 Eylül, illuminati`nin satanist oluşu, 2012`nin medya tarafından bu kadar abartıldığı ve medyayı da illüminati`nin kontrol ettiği vs konulu yazılar var.
4- Birçoğunda uzaylılar yazı ve resim olarak yer alıyor.
5- Hiçbiri ilahi dinler için olumlu şeyler söylemiyor.
6- Tanrı inkarı asla yok, tanrı`nın kutsallığı ve yüceliği övülüyor.
7- "sevgi", "dostluk", "iyilik" kavramları müthiş ön planda tutuluyor.
8- Laf dönüp dolaşıp "sen de aslında tanrısın"a getiriliyor.

Bu saydığım bütün maddeler tek bir maddeye hizmet ediyor,
 o da son madde. Din içerikli yazılarda bunu görürsünüz. Tamamen pozitif mesajlar veriyorlar şu şekilde: "iyilik ve doğruluk ne güzel. Şeytani şeylere karşıyız. Heeey tanrı yüce ve kutsal. Haydi onun ışığında aydınlanalım yaşasın sevgi heeeeey."

Ney amına soktuğum ney?

Al bak mesela, tinyurl.com kendilerine beyaz loca diyen ve siyah locaya karşı olduğunu iddia eden sitemizin sloganı şu: “in the light of god we are god” he amına koyayım he oldu, tanrı`yız biz he haklısın tamam.

Bu illüminati`yi deşifre eden ve mason biraderler tarafından paylaşılan sitelerin amacını hala anlamadıysanız daha da açayım konuyu. Şimdi ben burada götümü yırtıyorum, onu geç internet inliyor illüminati diye, kitapları peşpeşe çıkıyor her gün. Peki ne değişiyor? Hiçbir şey. Çünkü zaten bu verdiğim bilgileri internet kullanan insanların %10`u hatta daha da azı biliyor. Hadi biz millet olarak severiz böyle "arkasında hep amarika var amağagoyim" muhabbetlerini, belki bizde biraz daha fazla olabilir bu oran, ama emin olun o amerika`daki 360 kişiden 1`i ilgileniyor bu konularla. (360`ı götümden salladım, şair burda amerikan halkının embesilliğine sesleniyor)

Bu lafı çok kullandım şimdiye kadar fakat durumu en iyi böyle özetleyebilirim, sizi 1 yanlışa inandırmak için 99 doğru anlatmaktan kaçınmıyorlar. Yapıyorlar bunu. O tüm siyasi gerçekleri deşifre çabaları, okuyucunun ilgisini çekebilmek adına. Yem atıyorlar insanlara yem. Bu doğru ve güvenilir (?) bilgileri yazan şahıslar konu dine geldiğinde "ıslam is also a form of ıdolatry such as judaism and christianity" (islam da yahudilik ve hristiyanlık gibi putperestliğin başka bir formudur) diyor. Fakat bunu yazan adam tanrı`yı inkâr ediyor mu? %99 hayır. Amaç şu, spiritüalizm ve bilimin ışığı adı altında, dejenere edilmiş bir tanrı incanına dayalı uyduruk bir din: new age.

Şimdi bakın tüm bu siteleri kuranlar illüminati`nin elemanlarıdır demiyorum, he bazılarının öyle olduğu aşikâr fakat o "aydınlanmış site" listesine girip masonlukla bile alakası olmayanları da olabilir pek tabi. Fakat dayatma ve yönlendirmelerin nereye olduğu dikkatinizi çekti mi? O siteler boşu boşuna "illuminated site" seçilmedi saygıdeğer biraderler tarafından.

1- Size gerçek bilgiler veriyorlar. İllüminati`yi deşifre ediyorlar. Güveninizi kazanıyorlar. Ve bunu spritüalizm içerikli sitelerde bile yapıyorlar, ne alakaysa spritüalizm ve siyasi meseleler?
2- Asla tanrı`yı reddetmiyorlar, sizi korkutur bu, daha yumuşak bir ifade takınıyorlar.
3- 3 ilahi dine giydirip, "aslolan sevgidir"e geliyor konu.


Yavrular, müthiş bir tezgah. Müthiş. Okumadığım bela kalmadı fakat elden fazlası gelmiyor, en fazla sözlük köşelerinde memleket kurtarıyoruz işte böyle, neyse 1 kişiye bile derdimi anlatabilsem o benim kârımdır.

Ve bu yüzdendir "okuduğunuz her şeye körü körüne inanmayın, doğruları olabileceği gibi yanlışları da olabilir" diye yırtınmam. İşte tam da bu yüzden. Zira siyasi açıdan zaten deşifre oldu bu herifler, hatta satanizm ile ilişkileri bile illüminati`yi az çok tanıyanlar tarafından biliniyor.

Fakat bu adamlar için siyaset ve para sadece araç. Amaçları şeytan`ın tüm dünyaya hükmetmesi. Amaç bu. Bu yüzden ilahi dinler hızla dejenere edilmeye çalışılıyor. İslam için "isa hindistan`a kaçmıştır deniliyor islam`da, islam yalan bir din işte yeeaa" gibi sikimsonik senaryolar uydurup insanların ilahi dinlere güvenini kırıyorlar. Onlarcasını okudum bu ve buna benzer yazıların inanın.

Yazımın devamında "Tanrı inancı ve sevginin gücü ehehe" görüşü hakim olan, spiritüalizm adı altında doğru ve uyduruk bilgileri harmanlayarak pazarlamaya çalıştıkları fikir ve akımları, bu akımların uyduruk mesihlerini de anlatacam, please wait loading.

Bir başka ilginç anektod, 4 haziran 2010 tarihinde "aydınlanmış site" seçilen siteyi ve orada paylaşılan sayfayı vereyim sizlere (okumayın saatler sürer): tinyurl.com

yabancı bir filmde türkiye kelimesi geçince hissettiğin ufak çaplı heyecanlanma hissini mi yaşadın yine? Ehehe keranacı. Evet, bu siteyi daha önce de duymuştum. Çetin bal diye biri, zamanda yolculuk konusunu ve nazilerin ufo`ları gibi böyle enteresan olayları anlatıyor. Mantıklı da anlatıyor aslında, biraz okuyunca kapılıyorsunuz. Değişik fikirleri olan bir abi. Fakat sizce ben ehehe iyiymiş deyip kapattım mı bu sayfayı? Psikopatım diyorum, deşifre ekibiyim diyorum.

Biraz dolaştım sitede, niye "illuminated site" ünvanı almış bu site diye. Biraderlerden birisi neden bu siteyi tavsiye etmiş diye. Arayan bulur tabii ki, buyrun: tinyurl.com

Haydaaa!! Ne güzel paşa paşa zamanda yolculuk ediyoduk, ufo`ya falan biniyoduk, nereden çıktı yeni dünya düzeni? Spritüalist bir dünya devleti fikri? Neler oluyo lan? Ben buraya nasıl geldim?

Ee, çetin bal`ın kara kaşına kara gözüne "aydınlanmış site" seçilmemiş bu site belli ki. Birilerinin ağzına bi parmak bal çalınmış.

Sonra kimmiş bu çetin bal diye bi bakınayım dedim, profesör falandır heralde yada en azından doçenttir diye bekliyodum. Ama yok abicim, hiçbiri değil, kendisinin akademik bir kariyeri yok.. "üstad" diye hitap ettiği, bir dernek başkanı ile röportajı dolaşıyor internette, birçok sitede bulabilirsiniz bu röportajı ve tabi kendi sitesinde de.. Belgelerle konuşurum ben arkadaşım buyur (okumayın yıllar sürer), tinyurl.com

Kimdir kimin nesidir diye bu üstad ve dernek hakkında da bilgi edineyim dedim. Şahsi twitter hesabında bile kendisine "üstad" diyor tinyurl.com

Muzaffer dayı, allah aşkına söyle bana, neyin üstadısın sen? Seramik üstadı mısın? Çinicilik erbabı mısın? Keman virtüözü müsün? Üstad nedir abicim? Niye üstadsın sen? Üstad benim bildiğim 2 kişiye denir. Bir işin ehli olana yada masonlukta belirli bir dereceye gelmiş/loca başkanı olmuş kişilye... Antin kuntin zamanda yolculuk hikayeleri anlatmakta ehilsin diye üstad olduğunu sanmıyorum pek. Neyse, kendisinin derneğinin facebook adresi de şu: tinyurl.comböyle de resimleri var www.facebook.com

"Üstad"ımızın ilgi alanlarından en büyüğü, başka bir boyutta olduğu iddia edilen kayıp agartha uygarlığı`ymış. İşte bu agarthalılar bizden çok üst boyutlardalarmış, uzay gemileriyle zamanda geçmişe ve geleceğe yolculuk ediyorlarmış, evrimlerinin çok üst seviyelerindeymiş, bizi kurtaracaklarmış, kılmış, tüymüş falan. Agartha ucu thule`ye kadar dayanan antin kuntin bir terane, kitapları da var şöyle ki kapakları size tanıdık gelecektir:

 Aslında işin aslı Babil`den geliyor. Şimdi babil ve mısır medeniyetlerinin bazı konulara haddinden fazla hakim olduğunu biliyoruz, şüphesiz bunların arasında gizli tutulanları da vardır. Birtakım sihir ve büyüleri, daha önceden o coğrafyalarda bulunmuş peygamberlerden yada temas kurdukları cinlerden edinmiş olabilirler. Fakat şu agarta denilen, bizden üst boyutta yaşayıp bize de evrimimizi tamamlamamız için yardım edecek uygarlık hikayesi için tek bir şey söyleyebilirim.

Soytarılık.

Şimdi neden bu kadar fazla durdum bu mesele üstünde. Öncelikle şunu söyleyeyim, hiç kimseyi hiçbir şeyle itham etmiyorum. Asla art niyet de aramıyorum.

Fakat bu dayatılan "başka boyutlardaki evrimini tamamlamış üstün varlıklar" safsatalarına dayanan o kadar çok fikir ve bunlara kapılan o kadar çok insan var ki...

Bunlardan bir tanesi de "spritüalizm" adı altında kakalanmaya çalışılan Ashtar kumandası diye sikimsonik bir uygarlık. Lideri ashtar sheran`dır, çetin bal`ın sitesinde de yine "üstad" olarak tanıtılır ve hakkında yazılar vardır. Ashtar diye bir galaksi varmış da, liderleri ashtar sheran`mış da, evrimini tamamlamış da, bize yardım etmek istiyomuş da, uzay gemileri ile yoldaymış da, bizi kurtaracakmış da, bizim de evrimimizin bir üst seviyesine geçmemiz lazımmış da, öyle diyor kendileri. Bu ashtar hikâyesini daha önce de okumuştum ben, 1970`lerde vril örgütü tarafından ortaya atılıyor ve çok bomba bir faaliyetleri oluyor ki youtube video`su bile var: tinyurl.com

1970`li yıllarda ingiltere`de bir televizyon kanalına, hesapta ashtar kumandasından bağlanıyorlar. Evet normal yayın akışında bu ses giriyor yayına ve televizyon kanalı bu sesi kaldıramıyor. Bir süre boyunca kendisi sevgi ve barış dolu mesajlar iletiyor dünyamıza. Bu olay fake değil muhtemelen, gerçek olabilir o video. İsterseniz dinlersiniz de, cizzzuuutt sevgiyle yaşayın ciizzzztt size yardım ettik hep, ilerde de edecez ciizzzzuuuzzzztt diye konuşuyor ashtarlı delikanlı kardeşimiz.

He amına koyim he, oldu. Hem o kadar evrimini tamamlamış üstün biri ol, hem uzay gemilerin teknolojin felan olsun, hem de cızır cuzur parazitli sesle sikindirik bir televizyon kanalından sesini duyurmaya çalış. Ulan ben ashtar olsam gökyüzüne resmimi çıkarırım projeksiyon makinasından, amına korum dünyanın bu ne lan cazır cuzur? Tünelden geçiyosun da telefon mu çekmiyo amına koyayım?

Meselenin aslı şu, insanlar uzaydan bize mesaj geldiğine inanadursun, "vril örgütü" denilen örgütün bir tezgâhı bu. Zaten uzaylı kardeşimiz kendini "vrillon" diye tanıtıyor amına koyayım.

Sizlere kurtarıcımız (?) Ashtar sheran`ı tanıtayım mı? Google`a yazdığınızda da çıkıyo zaten hemen.

Ashtar Sheran


Sağda Siyonist yıldızı, solda 7 köşeli yıldız (heptagram).

Bizi kurtaracak olan mesihimiz siyonist çıktı iyi mi? Peki 7 köşeli yıldız neyi temsil eder? Deminki üstadımızın (?) Derneğinin ambleminde de 7 köşeli yıldız vardı dikkat ettiyseniz. Açıklayacam birazdan.

Fakat hala emin olamadıysanız, 1000 kişilik arkadaş listesi olan facebook`taki ashtar sheran sayfasını göstereyim size: tinyurl.com ve profil fotoğrafları arasındaki şu resme ve yoruma kesinlikle bakın: tinyurl.com

Üşenmeyin diğer profil fotoğraflarına da bakın isterseniz, sevgi sembolleri, kalpler, türk bayrağı, her şey çok güzel havası ve piramitin üzerinde illüminati`nin her şeyi gören gözü... Spiritüalizm adı altında neler yaptıklarını anlatıyorum değil mi burada iki saattir? Peki allah kitap aşkına, adriana lima aşkına, neye inanıyosanız onun aşkına bir söyleyin, hangi dediğim yanlış çıktı? Ama bunların hepsi komplo biz uyduruyoruz tabi. O piramitli resmin altına da sevgili bir arkadaşımız "thanks ashtar (kalp)" yazmış. Hımmmmmmmmppppfffsss... Tamam sakinim. Şimdi o thanks ashtar diyen arkadaşa derdinizi anlatmaya çalışsanız, bunların hepsinin insanları yozlaştırmak ve zihin kontrolü altında tutmak için uydurulmuş teraneler olduğunu, müthiş bir tezgah olduğunu söyleseniz, size vereceği tepki şu olur "ya senin anlamanı zaten beklemiyorum tamam mııaa. İsteyen inanır isteyen inanmaz her görüşe saygılıyım ayrıca elit ve entelim yoga yapıyoruuaamm tamam mııaa".

Kara çarşaflı yobazlardan ne farkı var bu kişilerin? Onlar da yobaz, bunlar da. Aralarındaki tek fark biri ben yobazım diye bağırıyor dış görünüşü itibariyle, teki ise kendini insanlara "elit" ve "entelektüel" olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Kara çarşaflı ninja turtles`lar kadar cahil ve yobazsınız sevgili entelektüel görünümlü tırt arkadaşlarım. Çağımızın modern yobazlarısınız.Zaten hep aynı şeyleri anlatıyorum konunun başından beri.

Neyse biraz geriye dönüp şu ashtar abimizin elindeki 7 köşeli yıldızın yani heptagramın olayını anlatacam size. Bu 7 köşeli yıldız Aleister Crowley tarafından kullanılmıştır. Aleister crowley belki de insanlık tarihinin en koyu luciferian`ıdır, az üstünde durdum bu başlıkta fakat kendisi inanılmaz uçuk bir abimiz. Yine başka bir uyduruk görüş olan hermetisizmde de (scientology denen zırvalığın, daha da dejenere edilmiş şekli, siz düşünün) kullanılır. Aslında bu heptagramın kaynağı kabalistik öğreti ve pagan dinleridir. Kısacası büyüyü temsil eder.

Bir diğer uyduruk mesihimiz de sananda`dır. Sananda bazı görüşlerde hz isa`nın öz benliğidir. Sananda`nın dünyadaki bedeninin hz isa olduğuna inanırlar. Şekilden şekle soktular zaten hz isa`yı, ne istiyolarsa adamdan. Neyse. Artık sıkıldım bunların saçma salak dejenere kahramanlarından, anlatmıyorum, fakat meraklıları için birkaç link vereyim. Yine "aydınlatılmış site"lerimizden birinde sananda ile ilgili birçok yazı var *tinyurl.com aşağılarda "mohammed speaks" diye bir yazı var ki tam soytarılık, hz muhammed ile röportaj yapıyorlar. Hz muhammed, şu karikatür muhabbetinde çıkan olaylar için "heey ben size böyle öğretmedim, bunlar yanlış, heey barış ve sevgi heeey" falan diyor. Surelerin ise kendisine, beynine yerleştirilmiş bir radyo çipi vasıtasıyla geldiğini ileri sürüyor. Ayrıca meraklısına çağımızın diğer kötülüğe karşı (!?) Mücadele veren mesihleri (???) Şurada yer alıyor: tinyurl.com

Yani bunların ne kadar saçma, yozlaşmış, ne bilimsel ne ruhani hiçbir mantığa oturtulamayacak sikindirik fikirler olduğu 1200 km`den belli dimi? Hatta bunların üzerinde konuşulmasını bile gereksiz bulmuştur belki bazılarınız, evet ben de öyle buluyorum çünkü. Fakat acı bir şey söyleyeyim mi, insanlar bunlara inanıyor. Hem de tahmin ettiğinizden çoook daha fazla insan yutuyor bu teraneleri.

Tanrı`yı inkar etmiyorlar genelde, insanları ürkütüp kaçırmamak için. Sizlere mesih olarak ileri sürdükleri, evriminin en üst seviyesindeki bu arkadaşlar olarak kamufle ettikleri şey ise haliyle lucifer. Bir forumda bu sananda saçmalığına zamanında inanmış, aralarına katılmış fakat sonra tövbe edip tüm ilişkisini kesmiş bir eleman bütün bunların saçmalık ve özünde satanizm dayalı fikirler olduğunu söylüyordu.

Bakın rahmetli babam 10 yıl önce spiritüalizm ile çok ilgilendi. Spiritüalizm özünde tasavvuf ile çok ortak payda taşıyan bir fikir(di). Farkındalık diye bir şey var ki, konuyla ilgili olanlar bilir, dünyada yapması en zor şeylerden biridir belki de. Babamın hala kitapları durur içeride spiritüalizm ve farkındalık konularını içeren. Fakat bu insanın evrimini tamamlaması, başka boyut yada galaksilerdeki uygarlıklar, gelip bizi kurtaracak olan mesihleri... Bunlar nedir allah aşkına ya? Ah rahmetli yaşasaydı da size şöyle dünyanın en yaratıcı küfürlerinden bir demet sunsaydı keşke, hiç öyle bir adam değildi ama deli damarı tutunca da kimse zaptedemezdi ehehe.

Yavrular şimdi yeniden bu geleceği gösteren oyun kartı zırvalığına dönecem. Bu insanın evrimini tamamlaması, bir üst boyuta geçmesi gerektiği, bunun da dışarıdan gelecek bir kurtarıcıyla olacağı düşüncesinin aslında ne ile aynı paydada buluştuğunu gösterecem. Aslında forumlarda, videolarda, sadece bu 12 eylül, 3. Dünya savaşı, nükleer reaktördeki sızıntı konulu kartların üzerinde duruluyor. Halbuki o yüzlerce kartın birçoğu bazı işaretler taşıyor.


Şimdi şuna bir bakalım
 

comet hail-bopp dedikleri şey aslında comet hale-bopp`tur, hale-bopp kuyruklu yıldızı yani. Altında neler yazıyor? "cennetten gelen bir işarettir ve kıyametin yaklaştığını söylüyor..." ve "... Bu grup yeni buldukları inançlarında biraz fazla ileriye gittiler ve artık aramızda değiller. Ama olsun amacımıza bir engel teşkil etmiyor."

Ne manaya mı geliyor bunlar?

Bir haberden alıntı yapıyorum şimdi: "hale bopp kuyruklu yıldızının kendilerini `evrimsel` basamağın bir üst safhasına taşıyacağına inanan heaven`s gate üyeleri, 1997 yılında toplu olarak intihar ettiler. Yaşları 26 ile 72 arasında değişen 40 kişi, o dönemde dünyanın yakınından geçmekte olan hale-bopp kuyruklu yıldızının kendilerini evrimin bir üst safhasına taşıyacağı inancı ile intihar etmişlerdi. Tarikatın internet sitesinde bu inançları şu şekilde aktarılmaktaydı: evrimsel basamakta insanın üzerinde yer alan en yaşlı üyemiz, hale-bopp`un yıllardır beklediğimiz işaret olduğunu bize bildirdi... Bu dünyadaki 22 yıllık eğitim sürecimiz en sonununda tamamlanmak üzere, buradan mezun olarak insanın evrimi sürecinde bir üst basamağa çıkıyoruz. "

Ufo, satanizm ve spritüalizm inançlarının harmanlanmasından oluşan bu yeni çağ dini olan heaven`s gate`in amblemini merak ediyor musunuz? Buyrun





Canını yediklerim.

Yapmayın.

Sizi yozlaştırmalarına izin vermeyin.

Yeni dünya dinimiz New Age olacak. Özellikle abd ve avrupa`da bu yolu seçen o kadar kandırılmış insan var ki... Bizde bile var, hem de hiç az değil.

Doğru ile yanlışların harmanlanmasından oluşan bu fikirlerin sizi aldatmasına asla izin vermeyin. Ve bununla yetinmeyin, çevrenizden başlayın insanları uyandırmaya.

Ah keşke beni bi tanısanız, omzuma kadar saçlar, kulakta küpe, yırtık pantolon felan, mahallenin delikanlı abileri beni görünce sessizlik oluşuyor dayak yemem an meselesi ehehe, her gün alkol, 2 paket sigara falan, hippiler gibi yaşıyorum. Bu sözlükte dinlerin üzerinden mizah yapan birçok başlığım var, zaten dindar bir insan değilim. Bunları neden anlattım biliyo musunuz, çok da sikime beni tanıyıp tanımamanız, fakat işaret ettiğim nokta şu, ben biledurumun farkındaysam ve bazı şeylerden kıllanıyor, rahatsızlık duyuyorsam, sen çok daha rahat bir şekilde görebilirsin bunları. Yarak gibi bir herif olmam durumun farkında olmadığım anlamına gelmez, kişisel sorumluluklarımı yerine getirmemiş olmam sadece beni bağlar, zira allah ve benim aramda olan bir meseledir. Sen kimsin yarram da bize vaaz veriyorsun diye fırlayacak dalyaraklar için diyorum bunu, deseler bile çok da sikime zaten, dediğim gibi 1 kişiye bile ulaşabilsem o benim mutluluğumdur.

Lütfen ya, bazılarınızın abisi, bazılarınızın kardeşi olarak rica ediyorum sizden, lütfen sizi yozlaştırmalarına izin vermeyin ve kendinizi kurtarmakla yetinmeyin, bir şeyler yapın. Yapacağınız şey ise çok basit: konuşmak. Konuşun insanlarla. Onlar çoğunluk da olsalar, bu onların doğru olduğu anlamına gelmez. Dün seyrettiğim bir videoda, adamın biri bill clinton`a bones and skulls (satanist elit topluluk hani) ile olan bağlantısıyla ilgili bir soru soruyor. Bill clinton adamı tersliyor, hadi naş naş diyor, 2 badigard gelip adamı salondan çıkarıyor, ve salondaki herkes ama herkes kahkahalar eşliğinde clinton`ı alkışlıyor.

İşte böyle hem gerizekalı hem de ego sahibi insanların hakimiyet kurduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu sistem de bu koyun sürüsü sayesinde böyle tıkır tıkır işleyebiliyor zaten. Önce okuyun, sonra kendinize güvenin, son olarak da sevdiklerinizi uyandırın. Bu da kişisel ufak bir ricamdır sizden, sikinize takmayacak da olsanız.

"Tek kişilik bir azınlık da olsan, gerçek hala gerçektir." - Mahatma Gandhi 


http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2011/04/illuminati.html