3 Kasım 2017 Cuma

BELGESEL ROMAN - Hakan Evrensel – Yer Eksi İki


Yer Eksi İki Kitap Kapağı Yer Eksi İki 
 Hakan Evrensel 
 Alfa Yayınları 
 381 
Burası, birbirlerinin yaşadıklarından habersiz insanların ülkesiydi. Hepsi de birbirinin yaşadıklarından habersizdi.. Güneydoğu Anadolu bölgesinin bir köşesinde üç kişiydiler... Bir gazeteci, yöre halkından bir genç ve bir karakol komutanı yüzbaşı. Dört günlük bir zaman dilimi içinde ve terör olaylarının tam ortasında.
İki ağabeyi PKK’ya katılmış kasaba bakkalı Salman, yıllar sonra tedavi ile karısı hamile kalmış Tayfun Yüzbaşı ve Güneydoğu’ya haber yapmak için gelen gazeteci Ufuk kendi dramlarını yaşıyorlar. Aslında herkes yaşanılanlardan habersiz.
15 yıl süren terör döneminin en önemli, cesur ve gerçekçi tanıklarından Güneydoğudan Öyküler’in yazarı Hakan Evrensel, Güneydoğu terörü üzerine şimdiye kadar yazılan bu ilk romanda üniformasının bomba ceplerinde taşınmış, kana, baruta, çamura bulanmış bir kalemle Güneydoğu Anadolu’da geçen ve aslında sonsuz bir trajedi kadar uzun süren ‘dört gün’ü anlatıyor.
Bu çocuk kaçıncı kez ömrünü uzattı? Kaç oldu bu? Saymaya çalıştı ama kafasını toplayamıyordu bir türlü. Aklı daha çok, az önce attığı tek kurşundaydı. Şimdi onu görmeye gidiyordu. Bilerek, nişan alarak vurduğu, küt diye yere düşen bir insan...Tek bir mermi ile..Ramazan’a kurşun yağdıran, kafatasını parça parça eden, Puik’i kurşuna dizen.. Pervane sesinin yoğunlaşması ile helikopterin kalkmaya hazırlandığını fark etti. Dönüp son bir kez bakmak istedi. Pervanelerin yerden kaldırdığı toz bulutu helikopteri örterek, içindekilerin görünmesini engelliyordu. Helikopterdeki cansız beden ile birlikte Ramazan’ın ruhu da göğe yükseliyordu. Skorsky havalandı, öne doğru yatıp hızla uzaklaşınca toz da yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.

BELGESEL ROMAN - Peter Weiss – Direnmenin Estetiği

Direnmenin Estetiği Kitap Kapağı Direnmenin Estetiği 
 Peter Weiss 
 İletişim Yayınları 
 847 
Almanya’da politik tiyatronun bir altbaşlığı olarak alınabilecek “belgesel tiyatro”nun öncülerinden ve teorisyenlerinden biri olan
Peter Weiss, Direnmenin Estetiği’nde, 1937-1944 yılları arasındaki anti-faşist direnişi ve bu direnişin içinde yer alan gerçek kişilerin öykülerini/yaşantılarını merkez alarak, isimsiz bir Ben Anlatıcı’nın (sınıf bilincine sahip aydın bir işçinin) bakış açısıyla, tarihi, Antik Yunan’dan bu yana sanat ve siyaset düzlemlerinde yeniden kuruyor. Direnmenin Estetiği gerçekliğin verilerinden yararlandığı için belgesel ve tarihsel, yazarının yaşamına göndermeleri olduğu için otobiyografik, metne giren parçaları kendine özgü bir biçimde yorumladığı ve birleştirdiği için kurmaca, metinde belirsiz bir imkân olarak yansıyan bir kurtuluş fikri bıraktığı için ütopik, yandaşı olduğu dünya görüşü karşısında eleştirel olduğu için yeniden kurucu, kullandığı farklı anlatım biçimleriyle hem belgesel-gerçekçi hem gerçeküstücü, Batı kültürünün siyasi tarihi ve sanat tarihiyle metinler üzerinden tartıştığı için metinlerarası ve kültür birikimini yeniden yorumladığı için ufuk açıcı özellikler taşıyan çok katmanlı bir derya metin.

BELGESEL ROMAN - Susan Sontag – Başkalarının Acısına Bakmak

 Başkalarının Acısına Bakmak 
 Susan Sontag 
 Agora Kitaplığı
"Savaş, iç deşer; savaş, bağırsakları boşaltır. Savaş, teni yakıp kavurur. Savaş, organları bedenden koparır. Savaş, yıkıp yok eder. Ve savaş, insan türünün doğasından gelir." Böyle diyor Susan Sontag, 'tefekkür nesneleri olarak' savaş ve dehşet fotoğraflarından hareketle kaleme aldığı bu sarsıcı kitabında. Daha sonra da, Goya'nın "Savaşın Felaketleri" serisinden Amerikan İç Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Nazi ölüm kamplarının fotoğrafik belgelerine ve daha yakın tarihimizde Bosna, Sierra Leone, Ruanda, İsrail, Filistin ve 11 Eylül 2001 New York City trajedilerine, zaman içinde bir gezintiye çıkıp, asıl olarak şu soruyu yöneltiyor bizlere: "Savaşın ve dehşetin yüzünü sergileyen fotoğraflara bakmaya ne kadar dayanabilirsiniz?" Başkalarının Acısına Bakmak, kesintisiz görüntü bombardımanının tüm hayatımız kuşattığı bir çağda, Susan Sontag'ın savaş fotoğrafçılığının misyonu ve başkalarının acılarıyla ıstıraplarına duyarlı olmak üzere bir insanlık dersi verdiği son başyapıtı.

ANI - Abdülhak Şinasi Hisar – Boğaziçi Yalıları

Boğaziçi Yalıları Kitap Kapağı Boğaziçi Yalıları 
 Abdülhak Şinasi Hisar 
 Yapı Kredi Yayınları 
 95 
"Boğaziçi Mehtapları gibi Boğaziçi Yalıları da rüya olmuş bir gerçeğin -zaman ve mekan içinde- tasviridir. Mehtaplar, Boğaziçi'nin birinci senfonisiydi; gümüş senfoni... Yalılar, Boğaziçi'nin ikinci senfonisidir; altın senfoni..."
- Ruşen Eşref Ünaydın - İstanbul, Mayıs 1955-
"Abdülhak Şinasi Hisar, bu ince ciltle Boğaziçi'nin bütün şiirini bildirmiş, bütün güzelliklerini anlatmış, bütün medeniyetini tarif ve icmal etmiş oluyor. Boğaziçi köyleri kadirşinas iseler, birer sokaklarına, sokaklarının hala en sessiz, en asude ve en rüyalı kalmış olanına Abdülhak Şinasi'nin ismini vermek üzere birbirleriyle yarışa girmelidirler."
- Nahit Sırrı Örik - Türk Sesi, 8 Ocak 1988-
Bugüne kadar dergilerde kalmış olan "Köprülüler Yalısı", "Yalıların Sonuncuları" ve "Bir Boğaziçi Yalısı Müzesi" başlıklı yazıların da eklenmesiyle, Boğaziçi Yalıları ilk kez bu baskıda tamamlanıyor.

ANI - Ayfer Tunç – Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek

 Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek 
 Ayfer Tunç 
 Can Yayınları 
 456 
Ayfer Tunç'un büyük ilgi gören kitabı Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek,
2003 yılında altı Balkan ülkesi arasında düzenlenen yarışmada Balkanika ödülüne değer görülmüş, Tunç, bu ödülü alan ilk Türk ve kadın yazar olmuştu. Bu kitap, alt başlığından da anlaşılacağı gibi, 70'lerin Türkiye'sinin bir portresini çiziyor. Yazar, bir kuşağın bütün özelliklerini ve yaşam biçimlerini aktarabilmek amacıyla başlamış çalışmaya. Bunu yaparken, kendi anılarından yararlanma yoluna gitmiş. Böylece 70'lerin Türkiye'si titiz, usta bir öykücünün kaleminden, yalın, abartısız bir bellek çalışması olarak ortaya çıkmış. Kitap, 7'den 70'e bütün okurlar tarafından kâh gülümsenerek, kâh gözyaşları içinde okunacak, ama kesinlikle unutulmaz tatlar bırakacak. Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek'in bu yeni baskısı, yeni resimlerle hazırlandı.

ANI - Ahmed Arif – Leylim Leylim

Leylim Leylim Kitap Kapağı Leylim Leylim 
 Ahmed Arif 
 İş Bankası Kültür Yayınları 
 240 
Ahmed Arif'ten Leylâ Erbil'e Mektuplar 1954-1957
Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif'in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
"Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."
(Tanıtım Bülteninden)
Sitemizdeki İş Bankası Kültür Yayınları'na ait tüm eserler, telif hakları sebebiyle yayından kaldırılmıştır.

ANI - Cemal Süreya – Günübirlikler

Günübirlikler Kitap Kapağı Günübirlikler
 Cemal Süreya 
 Yapı Kredi Yayınları 
 488 
Cemal Süreya 1976'da, o yıl çıkacak olan ilk düzyazı kitabı Şapkam Dolu Çiçekle'nin müjdesini verdiği bir röportajında, "genellikle yazarın, edebiyatçının sorunlarına eğilen bazı denemeler"ini de aynı yıl "Homeros'un Telif Hakkı" adıyla kitaplaştırmayı düşündüğünü söylüyordu. O kitap çıkmadı ama bu yazıların bazıları 1982'de yayımlanan Günübirlik'te yer aldı.
2000'de Şapkam Dolu Çiçekle'nin genişletilmiş basımını yayımlamıştık. Şimdi de, Günübirlik'in genişletilmiş basımı olan "Günübirlik"ler'i sunuyoruz.
Kitabın ilk bölümünde Günübirlik'teki bütün yazılar, ikinci bölümünde ise yine 1975-76 yıllarında Politika gazetesindeki "Günübirlik" köşesinde çıkmış olup da ne Günübirlik'e ne de Cemal Süreya'nın başka bir kitabına alınmamış olan yazılar yer alıyor.
Çağdaş/çağcıl şiirimizin C vitamininden: kâğıda, kitaba, kalem adamlarına, onların telif hakkına, elbette Türkçeye, elbette ilk göz ağrısı şiire, ve -elbette ki- şiirden sonra en çok ilgilendiği alan olan "edebiyatın yeraltı haritası" dergiciliğe hiç de günübirlik olmayan bakışlar...

ANI - Ahmet Nacar – Sarı Siyah Bursa


Sarı Siyah Bursa Kitap Kapağı Sarı Siyah Bursa 
 Ahmet Nacar 
 İzgören Yayınları 
 136 
İki usta kalem Ahmet Nacar ve Ahmet Şerif İzgören'den yine ortak bir çalışma, yine mizah dolu nostalji.
Ahmet Nacar ve Ahmet Şerif İzgören'in kaleme aldıkları, çizimlerini Sait Munzur'un yaptığı mizah ve duygu dolu Sarı Siyah'ın devamı niteliğindeki bu kitapta, iki can dostunun, Bursa'da başlayan yeni hayatlarında yaşadıkları haylaz ama masum, düşündürücü ama komik, sıcak, coşkulu, hareketli anılarını okurken çocukluğunuza gidecek, yine kahkahalara boğulacaksınız.
Akıl vermesini sever insanoğlu. Bir sürü fikrim de hazırda beklerken üstelik, içimden geçen şu: Herkes bugüne kadar hangi tohumu, hangi fidanı biriktirdiyse eksin bir yerlere. Daha çok güzellik, keyif, tebessüm dallarda sallansın, gölgesi olsun insanların. Çocuklar ayağını basacak bir karış toprak, çimen bulsunlar, çiçekleri koklasınlar, dalında erik, kiraz görsünler; varsın dalından düşsünler bir ayva ağacının. Hiç değilse daha sahici, daha elle tutulur olur hayatları.
Artık Bursa'dayız Şerif'imle. Bir sürü yeni arkadaş, yeni site, yeni paylaşım gruplarımız var; yeni oyunlar içinde yeni kahramanlarız. Bugünlerden farkımız; elle tutulur, gözle görülür, tadı, tuzu, rengi, kokusu olan şeylerdi yaşadıklarımız. Kendinizi bulacağınız satırlarda, kendi satır aralarınızı yazacaksınız okurken. Gülümseyeceksiniz; sahici, sesli ve içten…

ANI - Cahit Irgat – Çok Yaşasın Ölüler

Çok Yaşasın Ölüler Kitap Kapağı Çok Yaşasın Ölüler 
 Cahit Irgat 
 Notos Kitap 
 305 
Unutulmaz bir şairin ve tiyatro adamının hayatı...
Tiyatro ile şiiri, hayatının anlamı kılan Cahit Irgat, 1930'lardan 1960'lara uzanan sanat yaşamında tanıdığı sanhe, sanat, edebiyat ve meyhane dostlarını, 1968'de Akşam gazetesinden bir yazı dizisiyle anlatmıştı: "Çok Yaşasın Ölüler".
Cahit Irgat, hep eşitlikçi ve barıştan yana bir dünya özlemiyle sahneye çıktı, şiirler yazdı. 1940 karanlığında kalemiyle acı acı konuşmaktan çekinmedi. Devlet Konservatuvarı'ndan İstanbul Şehir Tiyatroları'na, Küçük Sahne'den Dormen Tiyatrosu'na uzanan sahne yaşamından insanlar ve çağdaş Türk edebiyatının en seçkin ve en önemli kişilikleriyle geçirdiği yıllar...
Hayatın acılarına, tiyatro ile şiirin derin ve sonsuz gücüyle dayanan Irgat, bir bakıma bu sahne ve edebiyat adamları üzerinden kendi hayatını da anlatıyor.
Çok Yaşasın Ölüler ilk kez e-kitap olarak yayımlanıyor.
Bu karnavalda kimler yok ki: Neyzen Tevfik, Orhan Veli, Hâzım Körmükçü, Sabahattin Ali, Sait Faik, Reşat Nuri Güntekin, Mahmut Yesari, Nurullah Ataç, Raşit Rıza, Vâlâ Nurettin, Ercüment Ekrem Talu, Peyami Safa, Halide Edip Adıvar, Naşit Özcan, Suavi Tedü, Ferdi Tayfur, Orhan Boran, Cahit Sıtkı Tarancı, Asaf Halet Çelebi, Ahmet Kutsi Tecer, Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip, Hasan-Âli Yücel ve daha pek çok kişi...

ANI - Cemil Meriç – Jurnal 1. Cilt 1955-1965

Jurnal 1. Cilt 1955-1965 Kitap Kapağı Jurnal 1. Cilt 1955-1965 
 Cemil Meriç 
 İletişim Yayınları 
 400 
Cemil Meriç'in Kendini, yakınlarını, etrafındakileri, içinde bulunduğu dünyayı, düşünce tarihini ve tarihimizi kendi açısından ve yalın bir şekilde değerlendirdiği eseri Jurnal, yazarın gündelik düşüncesini, kişisel maceralarını, anı ve itiraflarını, yoğun duygularını, yaratış gücünü, alışılmadık yaklaşımlarını, güçlü sentezlerini, engin kültürünü bir arada yansıtan bir büyülü aynadır. Cemil Meriç'in en doğal çehresi ve olanca çok sesliliğiyle karşımıza çıktığı eser, yazarı olduğu gibi tanımanıza, değerlendirmemize yardım eden zengin biyografik malzeme de içeriyor. İsyankar, acımasız, çoğu zaman duygusal yanlarıyla bir gönül ve düşünce adamına yaklaştırıyor bizi, Jurnal'de Cemil Meriç'in düşüncesi, karakteri, kişiliği çırılçıplak karşımızda. Jurnal, sonsuzla ve ölüm sonrasıyla bir tür hesaplaşma, bir vasiyetname, bir uzun mektup.

ANI - Cemil Meriç – Jurnal 2. Cilt 1966-1983

Jurnal 2. Cilt 1966-1983 Kitap Kapağı Jurnal 2. Cilt 1966-1983 
 Cemil Meriç 
 İletişim Yayınları 
 349 
Cemil Meriç'in Jurnal'inin 2. Cildi, 1960'lardan 80'lere Meriç'in ruh ve düşünce dünyasındaki dalgalanmaları yansıtıyor. Kitaplarına geçmemiş düşünceleri, notları anılarına dönerek çocukluğunu ve gençliğini ele aldığı özyaşam öyküsü değerlendirmeleri. Duygu dünyasını, zaaflarını, tutkularını döktüğü mektuplar. Özellikle yaşatmak-yaratmak ikilemini dorukta yaşadığı aylarda, idealar mektuplar, Jurnal 2'nin en hacimli ve en 'özel' metinleri. "Tekdim ve bütünümle seviyordun, sevmeğe mahkümdun" diyecek kadar iddialı ve özgüvenli ama beri yandan anlaşılmamışıkla, hayal kırıklıklarıyla, zilletlerle yüklü.

ANI - Franz Kafka – Milena’ya Mektuplar

 Milena'ya Mektuplar 
 Franz Kafka 
 Panama Yayıncılık 
 400 
"Her şeye rağmen, mutluluktan ölünebiliyorsa, o zaman kesinlikle bu şekilde öleceğim. Ayrıca, ölüm döşeğindeki birisi, mutluluk sayesinde hayata tutunabiliyorsa o zaman ben de hayatta kalacağım."
"Aldığın çiçekler için çok üzgünüm, o kadar üzgünüm ki ne tür çiçekler olduğunu bile okuyamadım. Şimdi senin odanda duruyorlar. Eğer gerçekten odandaki gardırobun yerinde olsaydım, gündüz kendimi bir şekilde odanın dışına atar ve en azından çiçekler solana kadar salonda dururdum. Hayır, bu hiç de hoş değil. Ve o kadar uzakta ki her şey ama hâlâ odanın kapısının kolunu görebiliyorum, bana gözlerimin önündeki mürekkep hokkası kadar yakın."
"Seni seviyorum işte, budala, deniz dibindeki çakıl taşı nasıl sevilip, sarmalanır, ona bağlanılırsa ben de sana öyle bağlıyım."
"Yanımda yürüyordun, bir düşünsene, yanımdaydın!"

ANI - Marlo Morgan – Bir Çift Yürek

 Bir Çift Yürek 
 Marlo Morgan 
 Klan Yayınları 
 211 
Bugüne dek size iki kitabı "mutlaka" diye tavsiye ettim... Martı ve Simyacı... Bu üçüncüsü... Bir Çift Yürek... Bu kitaptan çok alıntı yapacağım... Çok söz edeceğim... siz de kitabın sayfalarını çevirirken bana kim bilir kaç defa teşekkür edeceksiniz, adım gibi biliyorum..."
-Hıncal Uluç, Sabah Gazetesi
Batıyı Sarsan yürek!... Çevrenize yabancılaşmaya başladınızsa okuyun derim, bir kapı mutlaka aralanacak!..."
-Ayça Atikoğlu, Milliyet Gazetesi
"İnsanlığın çoktan yitirdiği geçmişini merak edenler için."
-Füsun Özbilgen, Posta Gazetesi
"Bu haftasonu bu kitabı okuyun, Pazartesi hayata yeni -ve daha iyi- bir insan olarak başlayın!
-Murat Birsel, Sabah Gazetesi

ANI - Ahmet Rasim – Şehir Mektupları


Şehir Mektupları Kitap Kapağı Şehir Mektupları 
 Ahmet Rasim 
 Antik Kitap 
 220 
Edebiyatımızda "şehir yazıları"nın ilk örneğini, çoğu Malumat gazetesinde yayınlanan mektuplarla Ahmet Rasim vermiştir. Ahmet Rasim'in en büyük özelliği, yazılarını bir sohbet havası içinde tazması ve daha ilk cümleden okurunu kucaklamasıdır. Dönemin İstanbul'unu mekan, kültürel yapı, gelenekler, alışkanlıklar, insan ilişkileri gibi unsurlarla ele alan ve bütün zenginliğiyle yansıtan Ahmet Rasim, "Şehir Mektupları"nda büyük bir gözlem yeteneği, kıvrak bir üslup, kendine özgü bir dil ve tadına doyulmaz yazılar ortaya koyar.

ANI - Ayfer Tunç – Ömür Diyorlar Buna

 Ömür Diyorlar Buna 
 Ayfer Tunç 
 Can Yayınları 
 195 
Narlı Bahçe'yi arıyordum. Hangi coğrafyaya ait olduğunu bilebilsem yollara düşmeye hazırdım. Ama bir türlü hatırlayamıyordum: Batıda mıydı Narlı Bahçe, doğuda mı? Uzun yolların ucunda mıydı, burnumun dibinde mi? İçimde miydi, dışımda mı? Var mıydı, yok muydu? Kuzeye ve güneye giden yolları büyük denizler kesiyor, rüyalarımda sürekli yer değiştiren Narlı Bahçe'nin yolu da bir görünüp bir kayboluyordu.
"Ömür Diyorlar Buna", okurlarımızın yakından tanıdığı ve büyük bir ilgiyle okuduğu Ayfer Tunç'un yeni kitabı. Öyküleşmiş Söyleşiler, ya da Söyleşilmiş Öyküler gibi bir alt başlıkla da okunabilecek bu kitap, yaşanmış, tanık olunmuş insan hikâyelerini anlatıyor. Şapkacı Arlet'ten Aylin Işık'a, Fatma Bayraşevski'den Doktor Manuk'a uzanan bu yazılar, ömürlerimizin birer sanat yapıtı, eşsiz, başlı başına dokunaklı bir hikâye olduğunu gösteriyor.

ANI - Alberto Manguel – Borges’in Evinde


Borges'in Evinde Kitap Kapağı Borges'in Evinde 
 Alberto Manguel 
 Yapı Kredi Yayınları 
 68 
"Ölümünden birkaç ay önce, Arjantinli zengin bir toprak sahibi Borges'i estancia'sına davet etti ve bir sürpriz sözü verdi. Yaşlı adamı bahçedeki bir banka oturttu ve yalnız bıraktı; birden Borges yanıbaşında iri ve sıcak bir beden hissetti, ardından da omuzlarına dayanmış iri patiler. Estanciero'nun evcil kaplanı, onu düşleyen adama saygılarını sunuyordu. Hiç korkmadı Borges. Yalnızca çiğ et kokan sıcak nefesinden rahatsız oldu. 'Kaplanların etobur olduğunu unutmuşum.' "
Arjantinli deneme ustası Manguel'den, Borges'e kitap okuduğu yıllarda onunla yaşadıklarını aktaran, ayna ve labirent ustasının dünyasından bilinmeyen kesitleri gün ışığına çıkaran bir metin. Arjantinli fotoğraf ustası Sara Facio'nun, yine o yıllarda Borges'in evinde çektiği özel fotoğraflarla.

ANI - Erdal Sarızeybek – İhaneti Gördüm

 İhaneti Gördüm 
 Erdal Sarızeybek 
 Pozitif Yayınları 
 300 
Türk yakın tarihini anlamak için o dönemi yaşayanların anılarını objektif bir şekilde yazmaları gerekir. Askerler, siyasiler, üst düzey bürokratlar başından geçenleri genç kuşaklara aktarırsa gelecekteki yaşanması muhtemel sorunların önüne geçebilir.
Ülkemizde başından geçenleri objektif bir şekilde anlatan ve yazanlardan biri de emekli albay Erdal Sarızeybek'tir. Bir önceki kitabı Ya Gazi Paşa duyarsa ile tüm şimşekleri üzerine çeken ve yazılamayanları yazan Sarızeybek bu kez ihaneti sorguluyor.
PKK terör örgütünün 1980'lerden günümüze kadar sarmaşık gibi nasıl boy attığını ve ona bilmeden de olsa yardım eden siyasi, askeri tüm yetkilileri mercek altına alıyor. Turgut Özal'dan Tayyip Erdoğan'a askeri bürokrasiden diğer yetkililere bu sürece dahil olmuş herkes Sarızeybek'in kaleminden nasibini alıyor.